30 Eylül 2013 Pazartesi

Cem Adrian - Şeker Prens ve Tuz Kral // Blue Jean - Kritik


Emir'le başlayıp Kayıp Çocuk Masalları'yla devam eden üçlemenin son ayağı olan Siyah Bir Veda Öpücüğü çıkalı henüz bir sene olmuşken yeni bir albümle daha karşımızda Cem Adrian. Şeker Prens ve Tuz Kral Adrian'ın 7.albümü olmakla birlikte
tıpkı öncekiler gibi söz, müzik, prodüktörlük, mix ve şarkıların kaydı, hepsi Cem'in elinden çıkma. Bu durum Cem Adrian'ın sanatsal kişiliğini daha bir ön plana çıkarıyor elbette. "Üzerine yağmur yağmamasını istediğim tek masalım..."diyor Adrian yeni albümü için ve ekliyor: " Albümün benim için en özel ve en sevdiğim şarkısı "Şeker Prens ve Tuz Kral". 18 yaşında yazmış olduğu "Tek Kişilik Aşk" adlı şarkısı da albümde kendisine yer buluyor, üstelik albümün ilk klibi olma özelliğine de sahip. Etkileyici sözler ve kasvetli müzikleriyle yine klasik bir Cem Adrian albümü Şeker Prens ve Tuz Kral. Bu albüm sadece Cem Adrian’ın sadık kitlesine önerilir.

14 Eylül 2013 Cumartesi

Gökyüzüne Düşen Kız // A. Orçun Can


   "Yıldızlı bir gecede gökyüzüne yeterince dikkatli bakarsanız, yıldızların uzaklardan göz kırpan insanlara nasıl da benzediğini görebilirsiniz."


A. Orçun Can
Kayıp Rıhtım'da Fiddler nicki ile adına aşina olduğumuz A. Orçun Can'ın ilk kitabı Gökyüzüne Düşen Kız. Kitabın arkasında yazdığı gibi: "Gökyüzüne Düşen Kız, genç bir yazardan, A. Orçun Can'dan 'genç işi' bir çocuk romanı..."



Kitap 7 bölümden oluşuyor; Panayırdaki Kara Adam, Gökyüzüne Düşmek, Gökçekimi, "Tulub" Adında Bir Bulut, Suyun Altında Bir Milyon Gümüş Balık, Şemsiye Kullanmanın Yedi Farklı Yolu, Gökyüzündeki Beyaz Adam.

"Nil’in hayatta sevdiği üç şey vardı: Koşmak, zıplamak ve düşmek… Galiba düşmeyi neden bu kadar sevdiğini kimse anlamayacaktı." 

 

Nil, anneannesi ile bir panayıra gider ve orada biri ile karşılaşır. Bu kişi panayırdaki kara adamdır. Orçun Can, kitapta panayırdaki adamla karşılaşmanın devamını şöyle anlatır: "Baştan aşağı kapkara giyinmiş, inci gibi parlayan dişleri dışında saçlarına, sakallarına kadar kara bu adam, tam anneannesi alışverişini bitirmişken durdurmuştu onları. Sanki Nil'in aklından geçenleri okumuşçasına, ona doyasıya zıplayabileceği ve düşse bile canını acıtmayacak bir eşyadan bahsetmişti. Uzun, ince bir kutu uzatmış ve bunun bir trambolin olduğunu söylemişti." 

Trambolini gönülsüz de olsa almıştı anneannesi ve Nil çok mutluydu. Trambolin kurulduğundaysa zıplamış, zıplamış ve tekrar zıplamıştı... 

"Nil zıplarken etrafındaki manzarayı görebiliyordu. Önce evlerinin ikinci katını, sonra çatısını, yüksekten geçen elektrik tellerini gördü. Bu inanılmazdı. Resmen havadaydı. Birkaç saniye içinde tekrar düşmeye başladı, tekrar elektrik telleri, çatı, ikinci kat, birinci kat ve sonunda siyah kumaş... Kumaş ayaklarının altında iyice gerildi, esnedi, sanki ayakları yere değecek kadar aşağı çekti onu. Bir an trambolinin bozulduğunu, artık zıplayamayacağını düşündü, derken trambolin onu yaydan fırlayan bir ok gibi tekrar havaya fırlatıverdi.
"Hızla yükselirken tekrar evin ikinci katını, çatısını, elektrik tellerini gördü. Sonra, tepelerdeki birkaç evin çatısını, uzakta küçük bir harita gibi kasabayı, hemen yanından geçmekte olan kuş sürüsünü gördü ve birden bulutların çok yaklaştığını fark etti. Aşağı baktığı  zaman evini bir nokta olarak seçebildi, belki de başka evi görüyordu şu an. Fazla mı yükselmişti ne? Anneannesi ve dedesi onu görseler, herhalde trambolini hemen ortadan kaldırıverirlerdi. Bu kadar yüksekten düşünce trambolin onu tutabilir miydi? Tepesindeki bembeyaz bulutlar yaklaşmıştı artık. Yükseldi, yükseldi, yükseldi ve sonra bir anda, ayakta değil de baş aşağı duruyormuş gibi oldu. Bunu fark ettiği an, aslında yükselmiş olmadığını, düştüğünü anladı.
"Yerden binlerce metre yüksekteydi ve baş aşağı dönmüş bir halde, kendisine hızla yaklaşan bulutlara doğru, gökyüzüne düşüyordu."

Nil gökyüzüne işte tam da böyle düştü. 

Nil'i bir kenara bırakıp tekrar yazardan bahsetmeye ne dersiniz? Gökyüzünde neler olacağından bahsedeceğim elbet. Ama hem siz biraz merak edin hem de o sırada ben de yazarımız hakkında sizi bilgilendirmiş olayım.
Kendisini tanımanız için aslında internet sitesine bakabilirsiniz. Bir de birkaç tavsiyem daha olacak. Bunlardan ilki Kayıp Rıhtım'da yayınlanan röportajıCan, sinemayla da yakından ilgili. Londra'da film ve televizyon üzerine yüksek lisans eğitimi almış ve kısa film denemeleri de olmuş. Senaryo denemelerinin olduğu, internet dizisi ve klip çekimi gibi işlerle uğraştığını da biliyoruz. Bundan ötürü Rüyagezer'in Günlüğü'nü  izlemeniz önerilir.

Evet efendim, artık Nil'e dönme vaktimiz geldi.

Gökyüzüne düşen Nil, inceler gökyüzünü, insanlarını. Her insan, kıyafetleri de dahil olmak üzere bembeyazdır orada. Nil, orayı incelerken bir yandan da eve nasıl dönebileceğini düşünmektedir. Bir anda önünde mavi-beyaz üniformalı, beyaz kasketli bir adam eğilivermiştir ve onu prensese benzetmiştir. Gökyüzü Krallığı'nın prensesine... Adam yanından ayrıldığında ise Nil yürümeye devam etmiştir. 
"Yüksek binalarla çevrili, dar ve loş bir sokakta ilerlerken, birden karşısına bir çocuk çıktı. Bir süre birbirlerine baktılar ve çocuk, 'Sen prenses değilsin!' dedi."
Aksel ile de böylece tanışmış olur. Ona da sorar eve nasıl gidebileceğini. Ama bunun cevabı Aksel'de de yoktur.

“Nil, Prenses senden korkuyor; çünkü sen onun zıddısın. Korkuyor; çünkü bir araya gelirseniz ne olacağını bilmiyor. Belki o kısa çubuk olacak, belki yok olacak, belki sadece seni güçlendirecek. Belki de bambaşka bir şeye dönüşecek. Bir düşünsene, sen buraya geldiğinden beri dikkatleri nasıl üzerine çekiyorsun. Korkuyor; çünkü onun karşıtı, onun yerini alabilir, onu devirebilir, onu ortadan kaldırabilir… Eğer seni zindana atarsa bunu düşünmesi gerekmeyecek.”


Kayıp Rıhtım'daki incelemede Bahri Doğukan Şahin'in de dediği gibi: Aksel’le birlikte kısa soluklu birkaç macera yaşayan Nil, sirkte “Tulub” adında bir bulutla tanışır. Tulub, Nil ve Aksel’i, peşlerindeki kraliçe muhafızlarından korur ve kaçmalarına yardım eder. Ayrıca onlara çeşitli bilgiler vererek birkaç konu hakkında aydınlatır.
Nasıl ki her şeyin bir zıddı var, Siyah Adam’ın da bir zıddı olmalı; bir Beyaz Adam. Aksel ve Nil Beyaz Adam’ın peşine düşerler. Yaklaşmakta olan tehlikeye rağmen onu bulabilecekler mi dersiniz?

" 'Bir trambolin her şeyden önce zıplamaya yarar!' demişti. İstediğiniz kadar zıplayabilirsiniz. İkincisi, her zıplamada olduğu gibi, trambolin de düşmenizi sağlar, ama kontrollü bir şekilde düşmenizi. Düştüğünüz yer yumuşacıktır ve sizi hemen ayağa kaldırır. Ne bir acı, ne bir yara.
"Üçüncüsü, yorulduğunuz zaman üzerine yatabilirsiniz. Çok yumuşak ve rahattır. İsterseniz dışarı kurup yatar, gökyüzünü izlersiniz; evinizin içindeyse, şöyle bir uzanıp nefeslenirsiniz. Dördüncü olarak, serinlemek için harika bir araçtır. Tabii ki bu soğuk kış günlerinde böyle bir şey istemeyebilirsiniz; ama denizdeyken ya da bisiklete binerken esen rüzgarı hissetmek hoşunuza gidiyorsa trambolin de size aynı hissi verecektir.
"İsterseniz insanları kurtarmak için kullanabilirsiniz. Tabii, dilerim kimseyi kurtarmak zorunda kalmazsınız; ama itfaiyeciler bile yüksek yerlerden atlayan insanların başına bir şey gelmesin diye trambolin kurar. Altıncısı, insanları kurtarabileceğiniz gibi, trambolini insanlardan kaçmak için de kullanabilirsiniz. Trambolin üzerinde zıplarken çevrenizde olup bitenleri takip edemezsiniz. O yüzden canınızı sıkan bir şeyler söyleyen insanlara karşı her zaman, onları duyamadığınızı söyleyebilirsiniz.
"Ve son olarak... biliyorum çok kullanışlı değil; ama birden yağmur bastırırsa, altına girip yağmurdan korunabilirsiniz. Bu durumda da bir şemsiyeyle aynı işlevi görecektir."
Nil ve Aksel




Aksel ve Nil'in Beyaz Adam'ı bulmaya çalışmasından önce, muhafızlardan kaçarken Ay'a giderler. Uyuduklarında ise(yandaki görsel) Nil, rüyasında Beyaz Adam'ı görür. Panayırdaki Kara Adam'dan trambolin kullanmanın yedi farklı yolunu öğrenen Nil, bu defa da Beyaz Adam'dan şemsiye kullanmanın yedi farklı yolunu öğrenecektir. 
Hatta ve hatta şemsiye kullanmanın yedi farklı yolu, Nil ve Aksel'in peşindeki muhafızlardan kaçmasına da yardımcı olacaktır.



Nil muhafızlardan kaçtı fakat Beyaz Adam'ı bulup evine dönebildi mi? Siz bu sorunun yanıtını bu yazıda değil kitapta bulacaksınız elbet ama şunu söylemeli ki, Orçun abiden başka kitaplar da okumalıyız. Kendisini ilk kez okudum ve dilini çok beğendiğimi söyleyebilirim. Bu da beni internetteki öykülerini okumaya itiyor. Onlardan da bu kitaptan aldığım gibi çok büyük bir zevk alacağıma eminim.

Uyku sersemi kitap okuyan Bilge :)
Ayrıca kitaptaki çizimler çok hoştu. Buket Topakoğlu'nun ellerine sağlık.

Kitap bizimle birlikte İstanbul'dan İzmir'e yolculuk etti. İzmir'de tek solukta kitabı bitirdim ve ardından da 9 yaşındaki kardeşim Bilge'ye okuttum. Kitap bittiğinde ilk söylediği "Orçun abiye kitabın devamı gelecek mi diye sorar mısın?" oldu. 


Kitabın devamını merakla bekliyor size iyi okumalar diliyoruz efendim!